Mesajımı düzenlemiştim ancak düzenlemem 3 dakikayı aştığı için gönderemedim. Üstteki mesajımın düzenlenmiş hali budur. Yöneticilerden ricam onun silinip bu mesajımın kalmasıdır.
Evet haklısınız ama sonuçta benim gibi milyonlarca bordrolu çalışan için tam anlamıyla bir VERGİ CEHENNEMİ oluyor. Çünkü ücretimizden hem kaynağındayken gelir vergisi kesiliyor hem de geriye kalan ücretimizi (Net maaşı) harcarken oluk oluk parayı vergiye ödüyoruz. En basitinden otomobilimize aldığımız akaryakıt bedelinin üçte ikisi vergi ve diğer fonlara gidiyor. Küçük esnafta yine pek çok direk ve dolaylı vergi ile vergi yüküne maruz kalıyor. Bu işlerde bir şekilde daha az yüke maruz kalan büyük sermaye sahipleri oluyor. (Bakınız Mehmet Cengiz'in silinen 490 milyon TL vergi borcu) Devlet yaklaşık yarım milyar TL vergi alacğından bir çırpıda vaz geçerken benim 2004 yılında yediğim trafik cezasından vaz geçmeyip bugün benden tahsil ediyor!
Ayrıca Avrupa ülkeleri ile kıyaslarken objektif olmak gerekir. Şöyle ki; alınan vergi açısından (Gider) karşılaştırıyorsak kazanç (Gelir) açısından da karşılaştırma yapmak daha objektif olur. Örneğin Lüksemburg'da kişi başına düşen milli gelir 103.000 dolar, Norveç'te 69.000 dolar, İsviçre'de 59.000 dolar iken Türkiye'de yalan yanlış şişirilmiş hesapla bile 9 ila 10.000 dolar seviyesindedir. Hal böyleyken Türkiye'de Avrupa'dan daha düşük vergi alınıyor demek objektif bir bakış açısı değildir. Bizim de kişi başına düşen milli gelirimiz 60-70.000 dolar seviyesinde olsun biz de daha yüksek oranda vergi verelim. Satın alma gücümüz Avrupalıların dörtte, beşte biri iken verdiğimiz vergiler onların verdiklerinin yarısı oranında olsa ne fark eder? Öncelikli işimiz ülkedeki gelirin daha hakça dağıtılması olmalıdır. Bakın bugün ülkemizde 2.000-2.500 TL/Ay ücret ile mühendis çalıştırılmaktadır. Bu berbat gelir dağılımında halen vergi yükü orta sınıf denilen toplum kesimine bindirilmektedir. Çünkü orta sınıf, toplumun nüfus olarak en büyük kesimini oluşturmakta olup bu nedenle tüketimde de en önemli unsurdur. Bu sınıf gittikçe fakirleşirse tüketim de gittikçe düşecektir. Siz örneğin LCD TV ithal edip satıyorsanız yeni modelleri satacağınız milyonlar da bu orta sınıftır. Çünkü yüksek gelir seviyesinde olan bir aile de evine en fazla 3-5 tane TV satın alacaktır (Her odaya bir TV aldığını varsayalım) ama yüzbinlerce TV satın alacak, evindeki düşük çözünürlüklü eski LCD TV'sini değiştirecek olan kesim orta sınıftır. Zaten geçen sene Ali Koç "Bu sistem mevcut haliyle sürdürülebilir değil" derken bence benim bu söylediklerimi kast etti. Pazardaki alıcılarınızı fakirleştirirseniz pazarda ürünlerinizi kime satacaksınız? Bu sistem şimdiye kadar kredilerle, kredi kartlarıyla ite kaka bu güne kadar geldi. Ancak buradan öteye gitmesini, sürdürülebilir olmasını ben pek mümkün görmüyorum. Piyasa verileri de bunu gösteriyor zaten. Bankalardan sürekli olarak "38.000 TL ön onaylı 180 TL masraflı 48 ay vadeli krediniz hazır", "Kredi kartınızın limitini 5.000 TL daha arttıralım" benzeri mesajlar aramalar gelip duruyor. Neden? Çünkü bankalarda haddinden fazla para birikmiş durumda ama insanların bankadan kredi vs çekerek ödeyecek gücü (Ve geleceğe güvenle bakışı) kalmadığı için bankalar para satamaz oldular. Benzer durumu konut sektöründe de görüyoruz. Her yerde çarşaf çarşaf konut ilanları var, çok uzun vadeli, nispeten düşük faizli konut kredileri var ama satışlar hiç istenildiği seviyede değil. Kısacası ülkedeki sakat ekonomi balonu patladı patlayacak! Tabii bu patlamadan en büyük hasarı yine alt ve orta sınıf alacak ne yazık ki!